Çocukların Oyun Oynarken Kendilerini İfade Etme Biçimleri Ve İç Dünyalarından Yansımalar

Oyun çeşitleri ve oyun oynarken kullanılan materyaller çağdan çağa, kültürden kültüre farklılaşsa da, çocuğun bulunduğu her alanda oyunun varlığını sürdüreceğini söylemek mümkündür. Oyun, çocuğun dünyasında eğlenceli bir etkinlikten daha fazlasıdır. Fromberg’e  (1992) göre oyun, sembolik düşünmeyi içeren, anlamlı, aktif, gönüllü, kurallara ve olaylara dayanan etkinliklerdir. Oyun, çocuğun kendi iç dünyasını dışarıya yansıtmasını ve dış dünyayı tanımasını sağlayan çift yönlü bir araç işlevini görür. Bu nedenle, çocukların kurdukları oyunlarda, onların iç dünyasının yansımalarını, korkularını, endişelerini görebiliriz. Sözlü iletişim ve duyguları anlamlandırma konusunda yetişkinler kadar başarılı olamayan çocuklar, başa çıkmakta zorlandıkları sorunlarını oyun aracılığıyla dışa vurabilir ve kendilerini ifade edebilirler.

Oyunun işlevi, çocuğun çevresinde yaşanan olumsuz ve travmatik olaylardan kaynaklanan duygularla baş edebilmesine yardımcı olur. Gelişimsel süreçlerin her birinde oyunun anlamı çok önemlidir. Ancak özellikle okul öncesi dönemde, çocuklar yaşadıkları duyguları, deneyimleri ve duygusal zorlanmalarını aktarmak için oyunun dilini kullanırlar. Bu nedenle oyun, çocuklar için duygusal yüklerinden sıyrılmasını sağlayan, endişe ve korkularını dış dünyayla paylaşmalarını kolaylaştıran ve sorunlarını tek başına taşınan bir yük olmaktan çıkaran bir araç niteliğindedir.

Oyun üzerinde yapılan çalışmalar, çocuklardaki oyun algısının kendi deneyimlerine göre değiştiğini ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple, özellikle okul öncesi dönemindeki çocukların oyunlarını gözlemlemek, oyunları üzerinden kendilerini nasıl ifade ettiklerine bakarak oyun algılarına ve deneyimlerine uygun çıkarımlar yapmak ve çocukların kendilerini ifade ettiği bu süreçte ebeveynlerini ya da diğer yetişkinleri oyun arkadaşları olarak görmelerini sağlamak önemlidir.


Çocukların Oyunda Kendini İfade Etme Biçimleri

Çocuklar için yaş aralıkları kaç olursa olsun, oyun kendini anlama ve anlatma biçimidir. Oyun sayesinde çocuklar duygusal zorlanmalarını ve sorunlarını karşı tarafa aktarır. Yine oyun sayesinde bu zorlanmalarla nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler. Bu nedenle oyun çocuklar için anlama ve anlamlandırmak açısından çok önemli bir araçtır.

Oyunun çocuk için anlamının en belirgin olduğu alanlardan birisi kendini ifade etme becerisidir. Çocuk problemlerini oyun üzerinden ifade edebileceği gibi, yaşadığı duygusal zorlanmaları tek başınayken oyuncaklarıyla konuşarak da ifade edebilir. Kendi başına oyun oynayan bir çocuk, oyuncağı ile konuşabilir, duygusal zorlanmalarını ve problemlerini ona aktarabilir ve oyuncağına yüklediği rolün gereği olan ifadelerde bulunabilir. Çocuklar yaşadıkları bağımlılık-bağımsızlık problemlerini, duygusal zorlanmalarını oyun üzerinden ebeveynlerine ve çevresindekilere yansıtabileceği gibi, yine oyunu ve oyuncakları aracılığıyla bu zorlanmaları kendisi çözebilir.

Oyun oynamak, çocuğun dünyayı anlamasına ve anlamlandırmasına yardımcı olur. Bilişsel Gelişim kuramcısı Piaget, oyunun çocuklar için hem kendi çevresini anlamlandırmasının hem de bu çevrede nasıl yer edineceğini öğrenmesinin yolu olduğunu savunur. Yapılan etkinlikler sayesinde, dünyaya dair bilgi sağlamak da oyunun bir özelliğidir.

Özellikle 1-3 yaş döneminde çocuklar kurmuş oldukları oyunlar üzerinden kendi bedenleri, duyguları ve korkuları üzerinde kontrol sağlamayı ve duygularını oyuna aktararak toplumsal kurallar için sağklı tutumlar geliştirmeyi öğrenir. Çocuğun kurduğu oyunda dışarıdan kurallar ve direktifler almaması ve belirli kurallar bütününe maruz kalmaması, hem bağımsızlık duygusunu hem de yeterlilik duygusunu destekler. 1-3 yaş dönemi çocuklarının oyunları bu nedenle net yönergelerden uzak ve kuralsız olmalıdır.

Oyunla ilgili yapılan tüm tanımlamaların ve öne sürülen argümanların ortak noktası; oyunun çocuk için bir iletişim aracı, keşif aracı ve öğrenme dili olduğu yönündedir. Bu fikir, çocuk ve oyun üzerinde çalışan pek çok kişi tarafından kabul edilmektedir. Bu nedenle, ortak fikirden hareketle hem oyunun çocukların içinde yansımalar hem de çocukların oyun üzerinden kendilerini dışavurumlarının faydalı olduğu kabul edilir. 


Oyunun tüm bu faydaları nedeniyle, özellikle okul öncesi eğitimdeki önemi yadsınamaz.  Duyguları düzenlemek, benlik duygusunu keşfetmek, iletişim kurabilmek gibi temel beceriler, okul öncesi eğitimde oyunun gücü sayesinde daha sağlıklı bir hale getirilebilir. Bu nedenle erken çocukluk döneminde sadece çocuğun duygusal yükünü boşaltması adına değil, bu yükü en sağlıklı şekilde nasıl dengeleyebileceğini ve nasıl iletişim kurabileceğini öğrenmesi adına oyunun anlamı ve değeri önemsenmelidir.

Şimdi Paylaş
Yazar
Psikolog
Popüler Yazılar
Sosyo–Duygusal Gelişim
Çocuklar İçin Bilinçli Farkındalık (Mindfulness)
04 Nisan, 2021
Ebeveynlik
Ebeveynlerde Bilinçli Farkındalık (Mindfulness)
04 Nisan, 2021